Bozulmuş veya Değiştirilmiş Gıdaların Ticareti Suçu
- Dal Hukuk
- 23 Kas
- 6 dakikada okunur
Bu çalışmanın amacı esasen ülkemizde son dönemlerde üzücü haberlerin artması sonrasında halk arasında “gıda terörü” olarak ifade edilen ve “gıda suçları” olarak da isimlendirilebilecek suçlardan olan bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçu hakkında bilgi verilmesidir. Hemen ifade edelim ki konuyla ilgili mevzuatımızda başka suçlar da düzenlenmektedir. Bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçu ile korunan hukuki değer de bireyin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, daha geniş bir ifadeyle kamu sağlığıdır.
Bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçu, TCK m.186’da “Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar” bölümünde bir tehlike suçu şeklinde düzenlenmiştir. Suçun vücut bulması için, herhangi bir zarar meydana gelemesi şart değildir. İşlenen fiil nedeniyle kişilerin hayat ve sağlığının tehlikeye girmesi yeterlidir. Örneğin, herhangi bir kimsenin sağlığına zarar gelmese bile bozulmuş veya son kullanma tarihi geçmiş sütleri market reyonunda satışa arz eden market yöneticileri bozulmuş veya değiştirilmiş gıda ticareti nedeniyle cezalandırılır.
Suçun konusu bozulmuş veya değiştirilmiş her türlü yenilecek içilecek şeyler veya ilaçlardır. Yenilecek içilecek şey ifadesini her türlü gıda maddesi olarak anlamak gerekir. Bu çerçeve gıda, besin, insan yiyeceği şeklinde tanımlanabilir. Öte yandan 5996 sayılı Kanun’un Tanımlar başlıklı 3. maddesinde ise Gıda “Doğrudan insan tüketimine sunulmayan canlı hayvanlar, yem, hasat edilmemiş bitkiler, tedavi amaçlı kullanılan tıbbî ürünler, kozmetikler, tütün ve tütün mamulleri, narkotik veya psikotropik maddeler ile kalıntı ve bulaşanlar hariç, insanlar tarafından yenilen, içilen veya yenilmesi, içilmesi beklenen işlenmiş, kısmen işlenmiş veya işlenmemiş her türlü madde veya ürün, içki, sakız ile gıdanın üretimi, hazırlanması veya muameleye tâbi tutulması sırasında kullanılan su veya herhangi bir madde” şeklinde tanımlanmaktadır.
İlaç, ise bir hastalığı iyi etmek veya önlemek için türlü yollarla kullanılan madde, em, deva; fizyolojik sistemleri veya patolojik durumları, alıcının yararına değiştirmek veya incelemek amacıyla kullanılan madde veya ürün; tıpta kullanılan ve biyolojik etkinliği olan saf bir kimyasal madde veya ona eş değer olan bitkisel veya hayvansal kaynaklı, standart miktarda etkin madde içeren karışım şeklinde tanımlanmaktadır. Öğretide de ilaç, insanı bir hastalıktan korumaya veya hastalanmış olanı iyileştirmeye, hatta bir hastalığın teşhisine, bir ameliyatın yapılmasını kolaylaştırmaya yarayan maddeler şeklinde tanımlanmaktadır.
Hükümde suçun eylem unsuru “satan, tedarik eden, bulunduran” şeklinde ifade edildiğine göre bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçunun seçimlik hareketli bir suç olduğunu kabul etmek gerekir. Yine seçimlik hareketli bir suç olmanın sonucu olarak bu suç, hükümde yer alan fiillerden birinin gerçekleştirilmesiyle işlemiş olabileceği gibi hepsinin gerçekleştirilmesiyle de işlenebilir.
Bu suç aynı zamanda serbest hareketli bir suçtur. Diğer deyişle satmak, tedarik etmek, bulundurmak fiilleri her türlü hareketle işlenebilir. Gerçekten hükümde satmak, tedarik etmek ya da bulundurmak fillerinin hangi şekilde yapılacağına ilişkin bir özgüleme bulunmaz. Buna göre örneğin failin gıda ya da
ilacı elinde nasıl bulundurduğunun bir önemi bulunmaz. Eylemin tipe uygun sayılabilmesi için yenilecek ya da içilecek şey ya da ilaçların kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş veya muhteviyatı değiştirilmiş olması gerekir. Dolayısıyla hakimin bu durumu araştırması zorunludur. Bu çerçevede söz konusu şeylerin ya da ilâçların satılması, tedarik edilmesi veya bulundurulması suçun tamamlanması için yeterli olup bu fiil neticesinde kişilerin herhangi bir zarar görmesi gerekmez. Bununla birlikte fiil neticesinde kişilerin ölme ya da yaralanma gibi herhangi bir zarar görmesi durumunda söz konusu neticeler ayrı suç/suçların konusunu oluşturur.
Nihayet şey ya da ilaç bozulmuş ya da değiştirilmiş olmakla birlikte kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokmuyor ise eylemi tipe uygun olarak kabul etmek mümkün değildir. Örneğin, süte su katılması, besin maddesinin kalitesinin düşürülmesi gibi.
Satma, satmak işi; satmak ise bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek şeklinde tanımlanabilir. Yine, satış sözleşmesi yapıldıktan sonra alıcının ücreti ödememesi suçun oluşmasına engel teşkil etmemelidir. Satma fiili, satış sözleşmesi yapılması şeklinde anlaşılması gerektiği için, satılan malın mülkiyetinin veya
zilyetliğinin devri suçun oluşması için zorunlu değildir.
Satma ‘kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş, değiştirilmiş her tür yenilecek veya içilecek şeyleri veya ilaçların bedel karşılığı verilmesidir. Söz konusu hareket şeklini diğerlerinden ayıran da budur. Gerçekten mesela tedarik etmek bir bedel karşılığı olabileceği gibi bedelsiz de olabilir. Öte yandan satma fiili şeklinde gerçekleşen maddi unsur ancak icrai bir hareket ile gerçekleşebilir. Trampanın da satmak eylemi içinde kabul edilmesi gerektiği söylenmektedir.
Tedarik etme ise araştırıp bulma, sağlama, elde etme anlamına gelir. Bunun bir bedel karşılığı ya da bedelsiz olması mümkündür. Bu çerçevede tedarik etme, ‘kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş, değiştirilmiş her tür yenilecek veya içilecek şeyleri veya ilaçları’, başkalarının kullanabileceği, ulaşabileceği imkânı sağlama şeklinde anlaşılmalıdır. Örneğin, günü geçmiş veya satılması yasaklanmış her tür yenilecek veya içilecek şeyleri veya ilaçları başka bir yerden veya kişiden sipariş eden kişiye getirtme bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Bulundurma, var olmasını, hazır bulunmasını sağlamak; eksik etmemek anlamlarını taşır. Bu çerçevede bulundurma; ‘kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş, değiştirilmiş her tür yenilecek veya içilecek şeyleri veya ilaçları’, kişinin üst, eşya, ev, iş yeri veya ona ait kapalı veya açık her hangi bir yerde her an ulaşabileceği şekilde saklama veya tutma şeklinde anlaşılmalıdır.
Elde bulundurma, yiyecekleri toplama, gözaltında bulundurma muhafaza etme aşamalarını içerir. Muhafaza edilen şeyin nerde bulunduğunun önemi yoktur. İfade edelim ki, hükmün başlığı da dikkate alındığında tedarik etme ve bulundurma eylemlerinin ticari amaçla gerçekleşmiş olması gerektiği söylenebilir. Bu çerçevede failin kendisinin ya da bir başkasının ihtiyacını karşılamak amacıyla tedarik etmiş olması veya bulundurma halinde artık eylem tipe uygun sayılmamalıdır. Ne var ki böyle bir kabul satmak, tedarik etmek, bulundurmak eylemleri arasındaki farkı anlamsızlaştırmaktadır. Bu nedenle bu görüşe katılmıyoruz. Kaldı ki, bu durumda hükümde olmayan bir unsurun, özel kastın, aranmasına yol açacaktır ki uygulamada çok önemli ispat zorlukları yaratacak ve satış dışında kalan eylemlerin neredeyse cezalandırılmamasına yol açacaktır.
Satışa arz etmek, henüz satmak fiilinin gerçekleşmiş olmadığı bir zamanı ifade ettiği için satmak değil bulundurmak içinde kabul edilmelidir. Gerçekten satışa arz etmek satış istemini ortaya koyan her türlü hareket şeklinde anlaşılmakta olup bulundurmak da bu hareketlerden biridir. Öte yandan bulundurma tedarik etmeden farklıdır. Tedarik etmede, ‘kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş, değiştirilmiş her tür yenilecek veya içilecek şeyleri veya ilaçlar’, kişinin her an ulaşabileceği bir yerde değildir. Ancak ihtiyaç duyulduğunda her tür yenilecek veya içilecek şeyleri veya ilaçları ilgili kişiye getirtebilme imkânı bulunmaktadır.
Bulundurma da ise, kişi, her an ya da istediği an her tür yenilecek veya içilecek şeylere veya ilaçlara ulaşma ya da tasarrufta bulunma imkânına sahiptir. Başka bir ifadeyle, zilyet durumdadır. Tedarik edilen şey aynı zamanda bulundurulmuş olacağı için her iki eylem zaman zaman örtüşebilir ve tipte her ikisi de düzenlenmiş olduğu için esasen suçun oluştuğunu kabul bakımından eylemin hangisine karşılık geldiğinin mutlak olarak belirlenmesi gerekmez ise de tedarik etmenin kesintili, bulundurmanın ise kesintisiz bir eylem niteliği taşıdığı ifade edilmelidir. Bu ise iştirak bakımından önem taşır. Zira kesintisiz suçlara kesintinin gerçekleştiği ana kadar iştirak mümkündür.
Öte yandan eylemin tipe uygun sayılabilmesi için mağdurun (alıcının) gıda veya ilaçların değiştirilmiş veya bozulmuş olduğunu bilip bilmemesi önemli değildir. Diğer bir deyişle alıcı gıda veya ilaçların değiştirilmiş veya bozulmuş olduğunu bilse de bilmese de eylem tipe uygun sayılmalıdır. Bununla birlikte şayet gıda veya ilaçların değiştirilmiş veya bozulmuş olduğunu fail (satıcı) bilmiyorsa hata hükümlerine göre hareket edilmelidir.
Suç ancak/ satmak, temin etmek ve bulundurmak şeklinde işlenebilir. Bu anlamda suçun seçimlik hareketli olduğu söylenmelidir. Adı geçen hareketlerden birinin yapılması ile suç gerçekleşmiş sayılır; her birinin aynı zamanda yapılması şart değildir. Yapılmış ise bu TCK m.61 çerçevesinde cezanın belirlenmesi sırasında dikkate alınır. Nihayet satmak ve tedarik etmek ani, bulundurmak ise kesintisiz bir nitelik taşımaktadır.
Bu suçun, resmi izne dayalı olarak yürütülen bir meslek ve sanatın icrası kapsamında işlenmesi cezayı ağırlaştıran bir nitelik hal olarak düzenlenmiştir. Söz konusu nitelikli halin uygulanabilmesi bakımından hangi meslek ve sanatın icrasının resmi izne dayalı olarak icra edileceğinin belirlenmesi zorunludur. Bu konuda TCK m.53/1-e’den yararlanılabilir. Gerçekten hükme göre fail kasten işlenen suçlarda asıl cezaya bağlı olarak “Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı … icra etmekten” yasaklanabilmektedir. Ancak dikkat edilirse TCK m.186/2’de sadece resmi izne dayalı olarak yürütülen bir meslek ve sanatın icrasından söz edilmekte ancak resmi izni verecek mercie ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır. O halde adı geçen kurumlarca verilen izinler çerçevesinde icra edilen meslek ya da sanatın icrasını hüküm kapsamında değerlendirmek gerekir. Öte yandan belediyenin kamu kurumu olarak kabulü halinde, belediyenin verdiği ruhsat, kuşat gibi belgelerin de izin olarak kabulü gerekir. Bu durumda esnaflık hüküm kapsamında değerlendirilmelidir.
Bu suç ancak kasten işlenebilir. TCK m.185’de olduğu gibi bu suçun taksirle işlenebilmesi kabul edilmiş değildir. Fail (satıcı) gıda veya ilaçların değiştirilmiş veya bozulmuş olduğunu bilmiyorsa hatadan söz edilmelidir. Bu halde konuda hata söz konusu olup TCK m.30/1 hükmü uygulama alanı bulacaktır. Buna göre konuda hata kastı kaldırır
ve bu suçun taksirli şekli düzenlenmediğinden faile ceza vermek mümkün değildir. Özellikle “satma” eylemi bakımından failin kast olmadan hareket etmesi mümkündür. Bu halde fail çoğu zaman gıda veya ilaçların değiştirilmiş veya bozulmuş olduğunu “bilmediğini” iddia ederek hata hükmüne sığınacak ve suçun taksirli şekli düzenlenmiş olmadığından eylemi cezasız kalacaktır.
Dal Hukuk & Danışmanlık Bürosu olarak müvekkillerimizin, bireylerin ve kurumların suç isnadıyla karşılaştıkları durumlarda haklarını korumak ve adil yargılanma süreçlerini güvence altına almak adına müvekkillerimize profesyonel hukuk hizmeti sağlıyoruz. Ceza yargılaması sırasında soruşturma ve kovuşturma evrelerinde cezai yaptırım riski olan her işte müvekkillerimize her türlü hukuki yardımı sağlamaktayız.



