top of page

Türk Hukuk Sisteminde Yapay Zekanın Yeri

  • Dal Hukuk
  • 13 Tem
  • 5 dakikada okunur

Giriş

Gelişen yapay zekâ teknolojileri, hukuk da dahil olmak üzere her alanda dönüşümlere yol açmaktadır. Yapay zekâ teknolojilerinin yaygınlaşması, toplum hayatının her yönünde hukuki etkilere neden olmaktadır. Yapay zekâ teknolojisindeki hızlı ilerleme, sadece teknik veya ekonomik boyutta değil; hukuk düzeninin normatif ve kurumsal dokusunu da kökten yeniden şekillendirmektedir. Bu gelişme, başta eşitlik, adil yargılanma, özel hayatın gizliliği ve sorumluluk ilkeleri olmak üzere temel hukuk kavramlarının yeniden yorumlanmasını gerektirmektedir. Hukuk düzeni, yapay zekâ kullanımından doğabilecek ihlaller karşısında bireylerin haklarını koruyacak mekanizmaları oluşturmak zorundadır. Bu çalışma, yapay zekâ teknolojisinin gündelik yaşam, ticaret hukuku ve ceza hukuku alanlarında doğurduğu sorunları, Türk hukuku açısından ele alınacaktır.

 


Yapay Zekânın Hayata, Ticarete ve Suçlara Etkileri

Yapay zekâ teknolojilerinin yaygınlaşması, toplum hayatının her yönünde hukuki etkilere neden olmaktadır. Günlük yaşamda, sağlık, ulaşım, finans gibi alanlarda yapay zekâ destekli uygulamalar karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, kredi başvurularının yapay zekâ algoritmaları ile değerlendirilmesi, iş başvurularının otomatik eleme yazılımlarıyla yapılması, sürücüsüz araçların trafiğe çıkması gibi yenilikler, mevcut hukuk kurallarını sınamaktadır. Bu tür uygulamalar, ayrımcılık yasağı, adil yargılanma hakkı, can ve mal güvenliği gibi temel hukuk değerleriyle yakından ilişkilidir. Hukuk düzeni, yapay zekâ kullanımından doğabilecek ihlaller karşısında bireylerin haklarını koruyacak mekanizmaları oluşturmak zorundadır. Nitekim yakın zamanda Hollanda’da sosyal yardımları denetleyen bir yapay zekâ algoritmasının sosyoekonomik geçmişe göre ayrımcılık yaptığı ortaya çıkmış ve konu yargıya taşınmıştır. Bu örnek, yapay zekâ sistemlerinin şeffaf olmaması (“kara kutu” problemi) durumunda, hukukun temel ilkelerinden olan eşitlik ve denetlenebilirlik prensiplerinin zedelenebileceğini göstermektedir. Gerçekten de idari ve yargısal kararlarda gerekçe gösterme zorunluluğu, algoritmik kararların saydam olmamasıyla çelişebilmektedir. Bu nedenle, bireylerin yapay zekâ tabanlı kararlara karşı itiraz ve denetim hakkını kullanabilmeleri için algoritmik şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır.


Ticari hayatta yapay zekânın etkisi, sözleşmelerden fikrî mülkiyete, rekabetten tüketici haklarına dek geniş bir yelpazede hissedilmektedir. Bir yandan yapay zekâ, şirketlerin daha verimli kararlar almasını, büyük veriyi analiz ederek piyasa trendlerini öngörmesini, hatta akıllı sözleşmeler yoluyla otomatik işlem yapmasını sağlamaktadır. Örneğin, karmaşık sözleşmelerin yapay zekâ tarafından incelenip riskli hükümlerin tespit edilmesi iş hayatında hız ve verimlilik getiren bir yeniliktir. Diğer yandan, yapay zekânın bu alanlarda hatalı veya kötüye kullanımına ilişkin hukuki sorular gündeme gelmektedir. Bir yapay zekâ algoritmasının imzaladığı veya sebep olduğu işlemlerin bağlayıcılığı nasıl değerlendirilecektir? Yapay zekâ destekli bir sistemin yapacağı hatalı bir hesaplama veya ticari karar sonucunda zarara uğrayan tarafların tazminat talepleri kime yöneltilecektir? Bu gibi sorular, sorumluluk hukuku ve sözleşmeler hukuku açısından yeni yaklaşımlar gerektirir. Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu kapsamında, henüz yapay zekâdan doğan özel durumlar için açık hükümler bulunmasada, hukuk uygulayıcıları mevcut genel hükümleri yorum yoluyla bu sorunlara uygulamaya çalışacaktır. Örneğin, yapay zekâ kaynaklı bir zararda üretici firmanın kusursuz sorumluluğu veya yapay zekâyı kullanan işletmenin özen yükümlülüğü tartışılabilir. İleride, yapay zekânın ticari kararlarda yarattığı riskler için zorunlu sigorta mekanizmaları veya özel sorumluluk rejimleri benimsenmesi de olasıdır. Ayrıca yapay zekânın oluşturduğu ürünlerin fikrî mülkiyet statüsü (örneğin yapay zekânın ürettiği bir tasarımın patentlenip patentlenemeyeceği veya telif koruması) de hem Türk hukukunda hem uluslararası alanda yoğun tartışma konusudur. Tüm bu ticari ve sınaî uygulamalarda, hukuk sistemi inovasyonu engellemeden fakat adil rekabeti ve hak sahipliğini koruyarak denge sağlayacak şekilde güncellenmelidir.


Ceza hukuku ve suç önleme boyutunda da yapay zekâ iki yönlü etki yapmaktadır. İlk olarak, yapay zekâ suç işlenmesinde yeni imkânlar yaratabilmektedir. Örneğin deepfake (derin sahte) teknolojileri ile gerçekçi ancak sahte video veya ses kayıtları üretilebilmekte, bu da itibar suikastından şantaja, bilgi kirliliğinden seçim manipülasyonuna dek çeşitli suçlara zemin hazırlamaktadır. Nitekim son dönemde derin sahte içeriklerin yaygınlaşması, özel hayatın gizliliği ihlali ve dolandırıcılık gibi suç tiplerine yeni boyutlar eklemiştir. Bu durum, kanun koyucuları bu tür fiillere karşı özel yaptırımlar geliştirmeye sevk etmektedir. Keza siber suçlar alanında da yapay zekâ araçları kullanılabilmekte (örneğin otomatik saldırı yazılımları, tahmin algoritmalarıyla şifre kırma vb.), mevcut Ceza Kanunu hükümlerinin bu yeni yöntemleri kapsayacak şekilde yorumlanması gerekebilmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda bilişim suçlarına dair hükümler bulunsa da yapay zekânın rolü netleştikçe bu hükümlerin güncellenmesi veya yeni suç tiplerinin tanımlanması gündeme gelebilir.


İkinci olarak, yapay zekâ suçla mücadelede ve adli süreçlerde bir araç olarak kullanılmaktadır. Emniyet birimleri, suç önleme amacıyla büyük veri analizleri ve tahmin sistemlerinden faydalanmaya başlamıştır; keza adli delil incelemesinde yapay zekâ görüntü işleme veya adli veri analiz yazılımları önemli kolaylıklar sağlamaktadır. Örneğin, yüz tanıma teknolojisi kaçak şahısların tespitinde kullanılırken, balistik incelemelerde yapay zekâ destekli yazılımlar delil eşleştirme süreçlerini hızlandırmaktadır. Ancak bu kullanımın da hukuka uygun şekilde sınırlandırılması zaruridir. Kolluk tarafından yapay zekâ kullanımı, özel hayatın gizliliği, masumiyet karinesi, adil yargılanma gibi temel hakları etkileyebileceğinden, yargı denetimine tabi olmalı ve şeffaf kurallarla çerçevelenmelidir. Yapay zekânın hata payı ve önyargı barındırma riski bulunduğundan, sadece destekleyici rol oynaması, nihai insan değerlendirmesinin yerini almaması gerektiği vurgulanmaktadır. Nitekim 2025 yılı için hazırlanan yapay zekâ mevzuatı çalışmalarında, “suç teşkil eden algoritmaların ve bu algoritmaların kullanımının doğuracağı cezai sorumlulukların” özel olarak ele alındığı bildirilmektedir. Bu alandaki temel prensip, yapay zekâ sistemlerinin fail veya sorumlu özne kabul edilmeyip, onları geliştiren veya kullanan insan ya da tüzel kişilerin hukukî ve cezaî sorumluluğunun belirlenmesidir. İleride ceza hukuku doktrininde, yapay zekânın öngörülebilirlik düzeyi ve bağımsız hareket kabiliyeti arttıkça, “yapay zekânın fiilinden sorumluluk” konusunun daha da tartışılacağı açıktır.

  

1. Günlük Yaşamda Yapay Zekâ: Temel Haklar ve Devlet İlişkisi

Yapay zekâ tabanlı kamu hizmetleri, bireylerin sosyal ve ekonomik haklarını doğrudan etkileyebilecek potansiyele sahiptir. Hollanda’da uygulanan SyRI sistemi, sosyal yardım alan vatandaşlara karşı önyargılı biçimde suçlama yapması nedeniyle The Hague Bölge Mahkemesi kararıyla durdurulmuştur. Karar, şeffaflık, veri minimizasyonu ve adil muamele ilkeleri bakımından hukuk devletinin gereklerini somutlaştırmıştır.

İçtihat: The Hague Bölge Mahkemesi, SyRI Davası (2020). Mahkeme, sistemin şeffaf olmaması ve önyargılı karar üretmesi nedeniyle AİHS m.8 ve m.14'ün ihlal edildiğine hükmetmiştir.

 

2. Ticaret Hukuku Perspektifi: Sorumluluk ve Fikri Mülkiyet

2.1. Akıllı Sözleşmeler ve Taraf Sıfatı

Akıllı sözleşmelerin taraf sıfatı, Türk Borçlar Kanunu m.1–13 kapsamında değerlendirildiğinde, irade beyanı ve sözleşme kurma iradesinin insana ait olması gerektiği görülmektedir. Yapay zekânın taraf sıfatıyla sözleşme yapabilmesi için yasal düzenleme gereklidir.

2.2. Sorumluluğun Dağılımı

Türk hukukunda, zararın giderilmesinde kusura dayalı sorumluluk esastır. Ancak bazı durumlarda, özellikle ürün sorumluluğunda kusursuz sorumluluk da uygulanabilir. Yapay zekâ kaynaklı zararlarda:

  • Kullanıcı işletmenin TBK m.112 kapsamında özen borcu,

  • Üretici veya geliştiricinin 6502 sayılı Kanun kapsamında ayıplı mal sorumluluğu,

  • Sigorta mekanizmalarıyla sosyal riskin dağıtılması önerilmektedir.

2.3. Fikri Mülkiyet: Yapay Zekâ Eserleri

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m.1/B uyarınca eser sahibi gerçek kişidir. Dolayısıyla yapay zekânın doğrudan eser sahibi olması mümkün değildir. Ancak yapay zekâ tarafından oluşturulan eserlerin hak sahipliği, eserin geliştirilmesine katkıda bulunan gerçek kişiye veya tüzel kişiye tanınabilir.

 

3. Ceza Hukuku Bağlamında Yapay Zekâ

3.1. Suç Aracı olarak Yapay Zekâ

Yapay zekâ tabanlı sistemlerle işlenen suçlarda (örneğin deepfake ile şantaj, siber saldırılar), Türk Ceza Kanunu m.243–245 kapsamında mevcut düzenlemeler uygulanabilmektedir. Ancak teknolojik gelişmeler karşısında bu maddelerin kapsamının genişletilmesi gerekebilir.

3.2. Suçla Mücadelede Kullanımı

Yapay zekâ, yüz tanıma, davranış analizi ve balistik eşleştirme gibi kolluk faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Ancak bu uygulamalar, Anayasa m.20 (özel hayatın gizliliği), m.36 (adil yargılanma hakkı) ve m.38 (masumiyet karinesi) ile uyumlu olmalıdır.

3.3. Fail Sıfatı Tartışması

TCK'da ceza sorumluluğu şahsîdir. Yapay zekânın hukuki subjektifliği bulunmadığından, ceza sorumluluğu geliştirici, kullanıcısı ya da sağlayıcı tüzel kişilikler nezdinde değerlendirilmelidir. Ancak yüksek özerklik seviyesi olan sistemler için dolaylı faillik ve kusursuz sorumluluk tartışmaları artmaktadır.

4. Türkiye’de Yasal Gelişmeler

  • Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi 2021–2025, insan haklarına duyarlı yapay zekâ ilkeleri belirlemiştir.

  • Haziran 2024 tarihli Yapay Zekâ Kanun Teklifi'nde, yüksek riskli sistemlerin kayıt altına alınması ve cezai sorumluluk mekanizmalarının çerçevelenmesi önerilmektedir.

  • Avrupa Birliği'nin 2024 tarihli AI Act’i ile paralel bir sistem geliştirilmesi hedeflenmektedir.


Sonuç

Yapay zekâ teknolojisinin etik sınırlarının çizilmesi, hukuki güvenliğin sağlanması ve birey haklarının korunması, hukuk sistemlerinin öncelikli görevi olmalıdır. Bu bağlamda, Türkiye’nin hem kendi iç normlarını güncellemesi hem de uluslararası düzenlemelerle uyum içinde ilerlemesi gerekmektedir. Etik temelli, insan merkezli ve denetlenebilir bir yapay zekâ hukuku inşası, geleceğin adil dijital toplumunun temel taşı olacaktır.

 

Kaynakça

  1. The Hague Court, SyRI Ruling, 5 February 2020 (NL: Rechtbank Den Haag, ECLI:NL:RBDHA:2020:865)

  2. Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi 2021–2025

  3. AI Act (European Parliament and Council Regulation, 2024)

  4. Business & Human Rights Resource Centre, "Netherlands court: Govt’s use of SyRI AI system to detect welfare fraud violates human rights", 2020

  5. IAPP.org, "Digital welfare fraud detection and the Dutch SyRI judgment", 2020

© 2025                                                                                  

Dal Hukuk & Danışmanlık I Av. Kerimhan Dal 

  • LinkedIn
bottom of page