top of page

İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davası

  • Dal Hukuk
  • 23 Haz
  • 8 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 24 Haz

İş Kazası Nedir ?


İş Kazası , 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tanımlar başlıklı 3.maddesinin g) bendinde; "İş kazası: İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı" şeklinde tanımlanmıştır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 13. maddesi gereğince iş kazasının unsurları;

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b)İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olay... olarak belirtilmiştir.


Açıklanan madde hükmüne göre, iş kazası; maddede sayılı olarak belirtilmiş hal ve durumlardan herhangi birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen veya ruhen zarara uğratan olaydır. Sigortalı şahsın (İşçinin) iş yerinde bulunduğu sırada herhangi bir sebepten kaza meydana gelmiş ise iş kazası sayılır. Önemle belirtmekte fayda var ki kişinin kendi kusuru ile kaza meydana gelse bile iş kazası olarak kabul edilmektedir. İşveren tarafından herhangi bir görev ile, sigortalı kişinin (işçinin) başka bir yere gönderilmesi sırasında işçinin asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda kazanın meydana gelmesi durumunda da iş kazası sayılır. İş Sağlığı ve Güvenliğine dikkat etmeyen işverenler bazı durumlarda sigortalı işçiyi, asıl işin dışında başka görevlerde de çalıştırmaktadır. Bu durumda meydana gelen kazalar da iş kazası sayılmaktadır.


İşverenin Sorumluluğu :

Günümüzde gelişen sanayi ve teknoloji karşısında insan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin, iş yerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlaması adına, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğünü düzenlemektedir. İşverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümlülüğünün çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, Çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı bir takım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5.maddede işverenin anılan yükümlülüklerle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir.


İşçi ve işverenin hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sıkı iş ilişkisi, işçi yönünden işverene içten bağlılık, sadakat borcu; işveren yönünden işçiyi korumak ve gözetmek borcu şeklinde ortaya çıkar. Gerçekten işçi, işverenin işi ve iş yeri ile ilgili çıkarlarını korumak, çıkarlarına zarar verebilecek davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür. İşveren, işçinin kişiliğine saygı göstermek, işçiyi korumak, iş yeri tehlikelerinden zarar görmemesi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak, işçinin özlük hakları ve diğer maddi çıkarlarının gerektirdiği uygun bildirimlerde ve davranışlarda bulunmak, işçinin çıkarına aykırı davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür.


İşveren, gözetme borcu gereği, çalıştırdığı işçileri, iş yerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşam, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için iş yerinde teknik ve tıbbi önlemler dahil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.


İşçilerin yükümlülükleri nelerdir ?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverenlerin yükümlülüklerinin yanı sıra aynı zamanda çalışanların da yükümlülüklerini belirlemiştir. Kanunun 19. Maddesine göre;

"(1)Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlüdür.

(2)Çalışanların, işveren tarafından verilen eğitim talimatları doğrultusunda yükümlülükleri şunlardır.

a)İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak çıkarmamak ve değiştirmemek.

b)Kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak.

c)İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek,

ç)Teftişe yetkili makam tarafından işyerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata aykırılıkların giderilmesi konusunda, işveren ve çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmak.

d)Kendi görev alanında iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmak."


İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. Nitekim iş kazası, kazalı işçinin bazen sadece kendi ku­surlu eyleminin sonucu olarak veya işverenin sorumlu olduğu hallerde kendi kusurunun birleşmesi sonucu meydana gelebilir.


İş Kazalarında Kusur:

Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğüdür. Hukuki anlamda sorumluluk ise, taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi yükümlülüğünü içerir. İş yerinde meydana gelen iş kazalarından dolayı işverenin hukuki sorumluluğuna gidilebilmesi için, işverenin kusurlu olması gerekir. Bu nedenle, iş kazalarında hukuki sorumluluk, kusura dayalı bir sorumluluktur.


İş sağlığı ve güvenliği bakımından işverene sorumluluk doğabilmesi için her şeyden önce bireysel iş hukuku anlamında bir iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmiş olması gerekir. Aynı zamanda, meydana gelen iş kazasında işverenin kusurlu bulunması ve kazanın çalışanın ruh ve beden bütünlüğüne zarar vermesi ya da ölümüyle sonuçlanması ve kaza ile sonuç arasından uygun illiyet (nedensellik) bağının bulunmalıdır. Olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi, tek başına işverenin bu kazadan kaynaklanan maddi ve manevi zararlardan sorumlu tutulmasını gerektirmez. İşverenin sorumlu tutulabilmesi için iş kazası ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunması ve bu illiyet bağının kesilmemesi gerekir.


Nedensellik Bağının Kesilmesi :

İş kazasında işveren sorumluluğundan söz edebilmek için işverenin yürüttüğü iş ile kaza arasında uygun nedensellik bağının oluşması gerekir. Şayet yürütülen iş ile kaza arasında uygun nedensellik bağı yoksa burada işveren sorumluluğundan bahsedilemez ve işçi, işveren aleyhine tazminat davası açamaz. Uygun nedensellik bağının kesen nedenlerden ilki zarar gören işçinin ağır kusurudur. İkincisi, üçüncü kişinin kusurlu davranışı, üçüncüsü de, zorlayıcı (mücbir) nedendir. Burada sayılan bu üç nedenden birisinin varlığı uygun nedensellik bağını kesilecektir.


1. Zarar Görenin Kusuru

İş kazasında nedensellik bağını kesen ilk neden iş kazasına uğrayan işçinin kendi kusurunun ağırlığıdır. Buna göre işçi kendi kusurlu davranışı sonucunda bir iş kazasına neden olmuşsa ve bu davranışı kazanın işle olan nedensellik bağını ortadan kaldırıyorsa işverenin sorumluluğuna gidilemez.


Örneğin işçinin yüksek promil alkol almak suretiyle işyerine ait araç ile kaza yapması sonucunda ölmesi halinde, işle olan uygun nedensellik bağı işçinin kastı ile kesilmiş olduğundan bireysel iş hukuku anlamında iş kazası sayılmaz. Dolayısıyla böylesi bir iş kazasında işveren sorumluluğundan bahsedilemez.


Nitekim iş kazası, kazalı işçinin bazen sadece kendi ku­surlu eyleminin sonucu olarak veya işverenin sorumlu olduğu hallerde kendi kusurunun birleşmesi sonucu meydana gelebilir. İşçi, %100 kendi, kusurlu eylemi ile zarar görmüşse, “illiyet bağı” kesildiğinden işveren tazminat ile sorumlu değildir. İşçinin tamamen kusurlu olmadığı hallerde ise, tazminat belirlenirken işçinin kusuru oranında indirim yapmak gerekir.


2. Üçüncü Kişinin Kusuru

İş kazası, üçüncü kişinin tam ve ağır kusuru sonucu meydana gelmişse uygun nedensellik bağı keseceğinden işveren sorumluğundan bahsedilemez. İş kazasında işverenin istihdam eden sıfatıyla sorumlu tutulabilmesi için kazanın işin görülmesi esnasında gerçekleşmiş olması yetmez.  Bunun yanında, yürütülen faaliyetle zarar arasında uygun nedensellik bağının varlığı da gerekir. Dolayısıyla, nedensellik bağının işverenin başka bir işçisi ya da üçüncü bir kişi tarafından kesilmesi halinde işveren, kaza geçiren işçiye karşı sorumluluktan kurtulur.


Yargıtay aynı yönde verdiği bir kararında, “Kazanın işverenin işi görülürken gerçekleşmiş olması, sorumluluğu için yeterli değildir. Çünkü olay, üçüncü kişinin tamamen kusurlu davranışı sonucu gerçekleştiği için meydana gelen sonuç arasında uygun illiyet bağının varlığından söz edilemez” denilmek suretiyle, üçüncü kişinin tam ve ağır kusuruyla gerçekleşen iş kazalarında illiyet bağının kesileceğine ve işverenin sorumluluğuna gidilemeyeceğine hükmetmiştir.


Üçüncü kişinin kusurunun kasıt niteliğinde olması şart değildir. Üçüncü kişinin kusuru kast niteliğinde olabileceği gibi ihmal sonucu da meydana gelebilir. Üçüncü kişi, işverenin bir başka işçisi ya da işverenle bağlantısı olmayan diğer bir şahıs olabilir. Nitekim Yargıtay’a göre de, “İş kazası sonucunda felç olan işçi daha sonra hayatını kaybetmiştir. Ancak yapılan incelemede ölümün felçten kaynaklanmadığı, hastanedeki bakım ve özen eksikliği nedeniyle işçinin vücudunda ölüme neden olan yaraların oluştuğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla kaza ile ölüm arasında uygun değil, dolaylı bir nedensellik bağı vardır. Bu nedenle işveren sorumlu tutulamaz.” Yargıtay bir kararda, “İşçi, işverene ait bir araçla seyrederken, karşı yönden gelen bir araçla çarpışması sonucu sakatlanmıştır. Kazanın meydana gelmesinde karşı yönden gelen araç sürücüsü %100 kusurlu bulunmuştur. Bu nedenle zarar (sakatlanma) ile yürütülen iş (eylem) arasındaki nedensellik bağı kesileceğinden işveren istihdam eden sıfatıyla sorumlu tutulamaz” denilmek suretiyle, üçüncü kişinin ağır kusurunun nedensellik bağını keseceğinden işveren sorumluluğunun söz konusu olmayacağına hükmetmiştir.


3. Zorlayıcı (Mücbir) Neden

Zorlayıcı (mücbir) neden, kanunlarımızda tanımlanmış değildir. Öğretide yapılan bir tanıma göre, dış kuvvetlerin sonucu olan, borçlunun işletmesi ile bağlantısı bulunmayan, önceden öngörülmeyen, kaçınılmaz ve mutlak surette borcun ifasını engelleyen, bunun doğal bir sonucu olarak onu sorumluluktan kurtaran olaydır. İş kazası, işverenin her türlü tedbiri almasına rağmen, karşı konulması mümkün olmayan, kaynağı işyeri dışında olan, öngörülemeyen bir olay biçiminde meydana gelmişse, burada zorlayıcı (mücbir) nedenin varlığından söz edilebilir.

Zorlayıcı neden, illiyet (nedensellik) bağını kesmesi nedeniyle işvereni sorumluluktan kurtarır. Uygulamada insan iradesi dışında gelişen ve dış etkenlerden kaynaklanan deprem, sel, kasırga, yıldırım düşmesi gibi gerçekleşmesi öngörülemeyen olaylar zorlayıcı (mücbir) neden, olarak kabul edilmektedir.


İşveren Sorumluluk Sigortası ile iş kazalarına istinaden işverenler sorumlulukları güvence altına almaktadır.

İşveren Mali Sorumluluk Sigortası, işyerinde meydana gelebilecek iş kazaları sonucunda açılan davalar sonucunda işverenlerin hukuki sorumluluğu dahilinde hükmolunan tazminat miktarlarını, poliçede yazılı meblağlara kadar temin eden bir sigortadır.  İşveren Mali Sorumluluk Sigortası, işyerinde meydana gelebilecek iş kazaları sonucunda işverene bir hizmet akdi ile bağlı ve SSK’ya tabi personel veya hak sahipleri tarafından işverenden talep edilecek ve SSK'nın sağladığı yardımların üzerindeki ve dışındaki tazminat talepleriyle yine aynı kurum tarafından işverene karşı iş kazalarından dolayı açılacak rücu davaları sonunda ödenecek tazminat miktarlarını işverenin ödemekle yükümlü olacağı mahkeme masrafları ve avukatlık ücretleri de dâhil toplamı üzere poliçede yazılı teminat limitine kadar teminat altına alınır.


Başka bir deyişle, sorumluluk sigortasında sigorta ettiren, malvarlı­ğında meydana gelmesi muhtemel bir eksilmeye karşı işverenler kendisini güvence altına alır. İş kazası ve meslek hastalıklarına karşı işveren sorumluluk (kaza) sigortası yaptırılması, kazadan kusuru oranında sorumlu olan işverene karşı açılacak tazminat davasına engel teşkil etmez, işvereni tazminat sorumluluğundan kurtarmaz ancak, sigorta şirketinin ödeyeceği bedel işverenin ödeyeceği tazminattan mahsup edilir.


İşveren sorumluluk sigortası genel şartlarında sigorta teminatının kapsamı, teminat dışında kalan haller, sigorta ettirenin sözleşmenin kuruluşunda, devamında ve riziko gerçekleştiğinde ortaya çıkan ihbar yükümlülükleri ile zarar ve tazminat sonuçları gibi konular düzenlenir. İş kazası veya meslek hastalığına karşı işveren, işçisini özel sigorta şirketlerine işveren sorumluluk (kaza) sigortası yaptırmışsa, bu durumda kaza sonucu zarar gören işçi ya da ölmesi halinde yakınlarına sigorta şirketi tarafından ödenen bedeller işverence ödenecek tazminattan düşürülür/mahsup edilir.

Maddi ve Manevi Tazminat Davasında İstenebilecek Zararlar :

İş Kazası hukuksal nedenine dayalı olarak Maddi ve Manevi Tazminat davası açılabilir. Bu davalar birlikte açılabileceği gibi davaların ayrı ayrı açılması da mümkündür. Ölüm ve yaralanma halinde istenebilecek zararlar birbirinden farklıdır. Buna göre;

Ölüm halinde;

  1. Destekten Yoksun Kalma Tazminatı,

  2. Cenaze Giderleri,

  3. Ölüm hemen gerçekleşmemiş iş kazası ile ölüm arasında geçen sürede yapılan tedavi giderleri,

  4. Manevi Tazminat talep edilebilir.

Yaralanma (Cismani Zarar) Halinde;

  1. Sürekli İş Göremezlik,

  2. Geçici İş Göremezlik,

  3. Tedavi Giderleri,

  4. Bakıcı Giderleri,

  5. Manevi Tazminat talep edilebilecektir.

Yaralanma halinde tazminat davası talep etme hakkı iş kazası geçiren sigortalı tarafından talep edilebilir. Kişi 18 yaşından küçük ise dava hakkı veli, vasi, veya yasal danışmana aittir. Ölüm halinde ise dava hakkı, ölen sigortalının desteğinden yoksun kalanlara tanınmıştır. Manevi Tazminat uygun bir miktar olarak talep edilmelidir. Zira hukuk sistemimizde şu aşamada manevi tazminatın ıslahı mümkün değildir.


Sonuç olarak, iş kazasında işveren sorumluluğundan söz edebilmek için işverenin yürüttüğü iş ile kaza arasında uygun nedensellik bağının oluşması gerekir. İşçilerin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyma yükümlülükleri bulunmaktadır. Mevzuatta belirtilen yükümlüklere uymayan işçiler iş kazası meydana gelmesi halinde kusurlu olarak hareket ettikleri kabul görecektir. İşçinin kusuru ile yürütülen iş ve kaza arasında uygun nedensellik bağı yoksa burada işveren sorumluluğundan bahsedilemeyecek olup nedensellik bağının kesilmediği hallerde dahi iş kazası neticesinde hükmolunacak olan tazminattan işçinin kusuru oranında indirim yapılacaktır.


Detaylı şekilde izahatı yapıldığı üzere, iş kazaları nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında kapsamlı mevzuat ve belgelerin hazırlanma sürecinde oldukça dikkatli olunması gerektiğinden hak kaybına uğramamak adına alanında uzman olan ekibimizle detaylı bilgi ve danışmanlık için iletişime geçebilirsiniz. Dal Hukuk & Danışmanlık Bürosu olarak iş kazalarından ve iş hukukundan doğan hukuki nizalara ilişkin olarak danışmanlık hizmetimiz mevzuat aşamasından başlayıp hemen her konuda profesyonel destek şeklinde devam etmektedir.

© 2025                                                                                  

Dal Hukuk & Danışmanlık I Av. Kerimhan Dal 

  • LinkedIn
bottom of page