top of page

Kamulaştırmasız El Atmadan Doğan Davalar

  • Dal Hukuk
  • 7 Eki
  • 8 dakikada okunur

İdareler, kamu hizmetlerini yerine getirirken ihtiyaç duydukları taşınmazlar üzerinde kamulaştırma yoluyla hak sahibi olabilirler. Mülkiyet hakkının idarenin tek taraflı tasarrufu ile malikin rızası olmaksızın kısıtlandığı veya sona erdirildiği istisnai hallerden biri olan kamulaştırma, Anayasa’nın 46. maddesinin verdiği yetki ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun gösterdiği usulle yapıldığı sürece mülkiyet hakkının ihlali olarak kabul edilmemektedir. Nitekim Anayasa’nın 35. maddesinde de, mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabileceği düzenlenmiştir.


İdarelerin taşınmaz mal ve irtifak hakkı ihtiyacını karşılamak için öngörülen usul kamulaştırma olmakla birlikte, uygulamada idarelerin her zaman bu usule uygun hareket ettiği söylenemez. Bütçe yetersizlikleri, keyfi uygulamalar ve başkaca imar hukukundan kaynaklanan sebeplerle idarelerin özel mülkiyete tabi taşınmazlara ve irtifak haklarına hukuka aykırı olarak müdahale ettiği görülmektedir. Bu müdahaleler taşınmazı fiilen işgal etme şeklinde olabileceği gibi malikine o taşınmaz üzerinde imar faaliyetinde bulunma izni vermeyerek mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesi şeklinde de olabilmektedir. Bu hallerde, kamulaştırmasız el atmadan söz etmek gerekir. Kamulaştırmasız el atma; uygulamada kamu idaresi tarafından iki farklı şekilde yapılmaktadır:


  1. Fiili el atma : İdarenin özel mülkiyete konu taşınmazı, kamulaştırma usullerine uymadan zilyetliğine geçirmesi suretiyle, taşınmaza hiçbir bedel ödemeden koymasıdır. İdarenin sahibine hiçbir bedel ödemeden doğrudan taşınmaz üzerinde tesis veya yapı inşa etmesi fiili el atma olarak nitelendirilir.


  2. Hukuki el atma : İdarenin kamusal ihtiyaç veya kamu yararı gerekçesiyle özel mülkiyete konu taşınmazla ilgili karar alması ve taşınmaza hukuken el koymasıdır. Özel mülkiyete konu bir taşınmazın ilgili idarece imar değişikliğine konu edilerek rekreasyon alanı olarak belirlenmesi buna bir örnektir.


Kamulaştırmasız el atma ile mülkiyet hakkı ihlal edilen malikin idareye karşı sahip olduğu hukuki imkânlar mevcuttur. Birincisi; Taşınmaz maliki isterse,idare aleyhine el atmanın önlenmesi davası açarak idarenin müdahalesini (el atmasını) men ettirebilecektir. İkincisi ise fiili durumu kabul eden malik taşınmazın mülkiyetini idareye bırakarak, el atan idare aleyhine açacağı dava ile taşınmazın bedelini talep edebilecektir.


Kamulaştırmasız El Atma Nedir ?


Kamulaştırmasız el atma, kanunlarımızda ve Anayasa’mızda yer alan bir kavram değildir. Kamulaştırmasız el atma “idarenin, bir şahsa veya özel hukuk tüzelkişisine ait taşınmazı kamulaştırmaya ilişkin usul ve esaslara uymaksızın ve bir bedel ödemeksizin işgal ederek kamu hizmetine tahsis etmesi ” şeklinde tanımlanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kamulaştırmasız el koymayı, "Kamulaştırma işlemi yapılmaksızın ve bir kanun hükmüne dayanılmadan, idarenin taşınmaz mal üzerinde fiilen tasarrufa başlaması ve asıl mal sahibinin kullanma hakkına engel olması veya bu hakkı ortadan kaldırmış bulunması” şeklinde tanımlamıştır. ( HGK, 2005/5-288 E., 2005/352 K., 25.05.2005 T.)


Kamulaştırmasız El Atmanın Şartları

a. El Atılan Taşınmaz Gerçek Kişilere veya Özel Hukuk Tüzel Kişilerine Ait Olmalıdır.

Kamu tüzelkişilerine ait taşınmazlar kamulaştırılamaz. İdareler kendi aralarında, kanunda belirtilen usul ve şartlara göre taşınmaz devri yapılabilir. Bu sebeple kamulaştırmasız el atma ancak şahısların veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkleri için söz konusu olabilir.


b. Taşınmaza El Koyan idare, Kamulaştırma Yetkisine Sahip Bir Kamu Tüzel Kişisi Yahut Gerçek veya Özel Hukuk Tüzel Kişisi Olmalıdır.

Taşınmaza el koyanın kamulaştırma yetkisi yoksa yapılan müdahale kamulaştırmasız el atma sayılamaz. Böyle durumlarda el koyan veya taşınmaza müdahale eden kişi veya kuruluş aleyhine MK. hükümlerine göre müdahalenin men’i davası açmak gerekir. Kamulaştırma yetkisine hangi kuruluşların sahip olduğu Kamulaştırma Kanunun 1, 2. maddelerinde belirtilmiştir.


c. El Atma, Kamulaştırma Yetkisine Sahip İdare Tarafından Kamu Yararı Gerektirdiği İçin Yapılmış Olmalıdır.

Kamu yararı söz konusu değilse yapılan müdahale kamulaştırmasız el atma sayılamaz. Kamulaştırma yetkisine sahip olan idare taşınmaza görevli olduğu kamu hizmetini yerine getirmek için kamu yararı saikiyle el atmalıdır.


d. Kamulaştırma Yetkisine Sahip Olan İdare, Sahiplenme Kastıyla Hareket Etmeli, Taşınmazı Sahibine İade Etme Düşüncesinde Olmamalıdır.

İdare, yol yapımı sırasında sahipli bir araziye sahibinden izin almaksızın malzeme depolamış ve malikin bir süre taşınmazı kullanmasına mani olmuş ise bu müdahale kamulaştırmaz el atma olarak kabul edilemez. Taşınmaza yapılan müdahalenin kamulaştırmasız el atma sayılabilmesi için kamulaştırma yetkisine sahip olan kişi veya kuruluşun sahiplenme kastı ile hareket etmesi ve taşınmazı sahibine iade etme düşüncesi içinde olmaması gerekir. Taşınmaza yapılan el atmalar kamulaştırmasız el atma niteliğinde değilse açılacak davalar men’i müdahale - tazminat - ecrimisil davaları olabilir. Taşınmaza vaki olan el atma, kamulaştırmasız el atma niteliğinde ise, bedelinin tahsili için el atma tarihi belirlenerek,09.10.1956-04.11.1983 tarihleri arasında el atılmış ise 2942 sayılı kanun Geçici 6. Maddesinde düzenlenen davaların, 09.10.1956 dan önce veya 04.11.1983 tarihinden sonra el atılmış ise genel hükümlere göre tazminat veya ecrimisil davalarının açılması ve görülmesi icap eder.


e. İdare, Taşınmaza Eylemli Olarak El Koyup Malikin tasarrufuna Mani Olmalıdır.

Kamulaştırma yetkisine sahip idare, görevli olduğu kamu hizmetini yerine getirmek maksadı ile özel kişi veya özel hukuk tüzel kişilerine ait olan bir taşınmazı fiilen zapt etmiş, (taşınmaza girip çalışmaya başlamış, etrafını çevirmiş vs.) bu yüzden maliki taşınmazını kullanamamakta ise kamulaştırmasız el atma olgusu gerçekleşmiş kabul edilmektedir. Bir proje çerçevesinde taşınmazın bir kısmına fiilen el atılması halinde proje bütünlüğü ilkesi gereği el atılmayan kısma da el atılmış sayılmakta ve dava açılması halinde bedelinin ödenmesine hükmedilmektedir.


Kamulaştırmasız El Atma Sayılmayan İşlemler

a. Tapuya kamulaştırma şerhi düşülmesi, kamu yararı kararı alınması, kıymet takdiri yapılması, kamulaştırmasız el atma olarak kabul edilemez.

b. 3194 sayılı İmar Kanunu 18. maddesine göre yapılan imar düzenlemelerinde, Belediye veya Valilik düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüz ölçümlerinden yeteri kadar sahayı,düzenleme ortaklık payı olarak düşebilir. Bu suretle kamuya ayrılan taşınmazlara el atılması yasaya dayandığından, başka tabirle yasal bir işlem olduğundan kamulaştırmasız el atma sayılamaz. Ancak DOP olarak ayrılan %45’ i geçen kısım varsa bu kısma kamulaştırmasız el atılmış sayılır.

c. İmar mevzuatına göre vaki olan rızaya dayalı terkler kamulaştırmasız el atma sayılamaz. d. 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu 6/3. maddesine göre arazinin %10’unu geçmemek üzere katılım payı kesilir. Yasaya dayanan bu işlem de kamulaştırmasız el atma sayılamaz. Kamulaştırmasız el atma sayılmayan haller bunlardan ibaret değildir. Muhtelif kanunlardan doğan, mülkiyet hakkını sınırlayıcı gibi görünen fakat kamulaştırmaz el atma sayılmayan başka durumlar da sözkonusudur. (2942/35. maddesi, vs.)


Fiili El Atmadan Doğan Davalar:

İdarenin özel mülkiyete tabi bir taşınmaza kamulaştırmasız olarak fiilen el atmasından doğan davalar adli yargıda görülmektedir. 1956 ile 1983 yılları arasındaki kamulaştırmasız el atmalar hariç fiili el atmadan doğan davalarda, idari yargılama usulü hukukundaki gibi dava açmadan önce idareye başvuru yapılması dava açma süresini etkilemez. Taşınmazın aynından doğan davalarda dava hakkı süreye bağlı değildir. Diğer davalarda ise davanın zamanaşımı süresi içinde açılması gerekir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinde, aynı kanunun iptal edilen 38. maddesi uygulaması gereği dava haklarını 20 yıllık hak düşürücü süre sebebiyle kaybeden kişiler açısından geçmişe dönük bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre 1956 ile 1983 yılları arasında taşınmazına kamulaştırmasız el atılmış ve bu konuda bir yargı kararı alınmamış uyuşmazlıklar geçici 6. maddeye göre çözümlenecektir. Bu madde ile maliklere belli haklar tanınmıştır. Aynı maddenin 1. fıkrasına göre, bu maddeden kaynaklanan davalar bakımından öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır. İdarenin kamulaştırma yapmaksızın bir taşınmaza fiili olarak el atmasından dolayı idareye karşı; el atmanın önlenmesi davası, kamulaştırmasız el atma davası veya ecrimisil davası açılabilir.


1- El Atmanın Önlenmesi Davası

Kamulaştırmasız el atmaya karşı açılacak davalardan biri Türk Medeni Kanunu kapsamında düzenlenen el atmanın önlenmesi davasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinde “Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı... her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.” denmek suretiyle malikin el atma davası açma hakkı belirtilmiştir.

16.5.1956 gün, E.1, K.6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararında da bu husus değerlendirilmiş ve usulsüz olarak taşınmaz malı üzerinden yol geçirilen şahsın ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi bu fiili duruma razı olduğu takdirde, taşınmaz malının değer karşılığının verilmesini isteyebileceğine hükmedilmiştir. Bu İçtihadı Birleştirme Kurulu kararı üzerine taşınmaz malına kamulaştırmasız olarak el atılan malikin el atmanın önlenmesi veya kamulaştırmasız el atma davası açma konusunda seçimlik hakka sahip olmuştur. Buna göre malik dilerse TMK hükümlerine dayanarak idareye karşı el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, dilerse de malın mülkiyetini devretmeyi kabul ederek malın bedelinin ödenmesini dava edebilir.

El atmanın önlenmesi davası, malikin zilyetliğine ve bu suretle mülkiyet hakkına yapılmış ve halen devam etmekte olan bir saldırının önlenmesini sağlamak amacını taşır. Malik bu dava ile mahkemeden, mülkiyet hakkını devretme amacı gütmeden, idare tarafından yapılan haksız el atmanın sona erdirilmesini talep eder. Malik haksız el atmanın sona erdirilmesi talebi ile birlikte taşınmazın eski hale getirilmesini de talep edebilir. El atmanın önlenmesi davasının açılabilmesinin şartları kanunda sayılmamış olmakla birlikte doktrinde ve yargı kararlarında aranan şartlar vardır. Buna göre el atmanın önlenmesi davası açılabilmesi için idare tarafından taşınmaza hukuka aykırı bir el atmanın yapılmış olması gerekir. Fakat el atmada idarenin kusurunun bulunması aranmaz.- Taşınmaza idare tarafından fiilen el atılmış olması gerekir.- Fiilen el atmanın devam ediyor olması gerekir.


El atmanın önlenmesi davasında da mahkemeden, idarenin el atmanın sona erdirilmesi gibi bir şeyi yapmamasına ya da taşınmazın eski hale getirilmesi gibi bir şeyi yapmasına mahkûm edilmesi talep edilir. El atmanın önlenmesi davası, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkından doğan bir dava olduğu için ayni bir davadır ve mülkiyet hakkına süregelen bir tecavüz söz konusu olduğu için de herhangi bir zamanaşımına tabi değildir. Malikin idareye karşı açtığı el atmanın önlenmesi davası kamu yararı gerekçesiyle reddedilemez. Adli yargıda açılan bu davada her ne kadar taraflardan biri idare olsa da, uyuşmazlık özel hukuka ilişkindir ve idari yargıdaki gibi yargılamada bir taraf lehine kamu yararı ilkesinin gözetilmesi söz konusu olmamalıdır.


El atmanın önlenmesi davası açan malik daha sonradan davanın konusunu ıslah suretiyle davasını kamulaştırmasız el atma davasına dönüştürebilir. El atmanın önlenmesi davasında davacı, söz konusu taşınmazın tapuda kayıtlı olan malikidir. Malikin mirasçıları da el atmanın önlenmesi davasını açabilirler. Mülkiyet hakkından doğan bir dava olduğu için kiracı gibi zilyetler el atmanın önlenmesi davası açamazlar.


El atmanın önlenmesi davası genel nitelikte bir davadır ve mülkiyet hakkını ihlal eden herkese karşı açılabilir. Ancak kamulaştırmasız el atmadan dolayı açılan el atmanın önlenmesi davasında davalı, taşınmaza kamulaştırma yapmaksızın el koyan idaredir. Kamulaştırmasız el koyma fiilini gerçekleştiren idare ile bu işlemden yararlanan idareler farklı ise davalı idarenin tespiti önem taşır. Yargıtay’a göre davanın, adına işlem yapılan yani el atmadan yararlanan idare aleyhine açılması gereklidir.


2- Kamulaştırmasız El Atma Davası

Uygulamada bedel davası olarak da bilinen kamulaştırmasız el atma davası esasında kanuni düzenlemeden ziyade uygulamada şekillenen bir dava türüdür. Yargıtay, bu davanın haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davası olduğunu kabul etmiştir. Karara göre; idarenin kamulaştırma yapmaksızın taşınmaza fiilen el atması, borçlar hukuku anlamında bir haksız fiil teşkil eder ve idare açısından taşınmaza verdiği zarar sebebiyle bir tazminat borcu doğurur. Ancak haksız fiilden doğan tazminat davasından farklı olarak bu davada hâkim, taşınmazın bedelinin malike ödenmesinin yanında taşınmazın mülkiyetinin idareye devri ve tapuda idare adına tesciline de hükmeder. Bu açıdan kamulaştırmasız el atma davasının karma nitelikli bir dava olduğu söylenebilir. Bu dava ile idare tarafından malike taşınmazın bedelinin ödenmesi üzerine malik tarafından da tapuda idare lehine terkin işlemi yapılması amaçlanmaktadır.


Kamulaştırmasız el atma davası ile malik mülkiyet hakkının devri karşılığında bedelin tahsilini talep ettiği için bu dava ayni bir davadır. Ayni bir dava olması sebebiyle de zamanaşımı süresine tabi değildir. Kamulaştırmasız el atma davası açıldığında malik malın mülkiyetini devretmeyi kabul ederek malın dava tarihindeki bedelini talep etmiş olmaktadır. Malike ödenecek bedel tespit edilirken, taşınmaz malın el atma günündeki nitelikleri dikkate alınarak dava tarihindeki değerin ödenmesine hükmedilmesi gerekir. Kamulaştırmasız el atma davası ile birlikte ecrimisil talebinde de bulunulabilir.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinde, 1956 ile 1983 yılları arasında hükme bağlanmamış kamulaştırmasız el atma uyuşmazlıklarının bu madde hükümlerine göre çözümleneceği düzenlenmiştir. Ancak maddenin başlığında bedel tespit davası denilmiş olsa da maddenin içeriğinde 1956 ile 1983 yılları arasındaki uyuşmazlıklara ilişkin kamulaştırmasız el atma davasının açılma şartları düzenlenmiştir. Geçici 6. madde kapsamında açılacak olan bedel tespit davalarında aynı maddenin 1. fıkrası gereği dava açmadan önce uzlaşma usulüne başvurulması dava şartıdır. 1956 ile 1983 yılları arasında gerçekleşen kamulaştırmasız el atmalar için öncelikle idareye başvuru yapılmasının dava şartı olması gerekir.


Kamulaştırmasız el atma davası, esas olarak taşınmazın maliki veya mirasçıları tarafından açılabilir. Tapusuz taşınmaz üzerinde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülkiyeti kazandığını ispat eden zilyet de bu davayı açabilmelidir. Davalı ise taşınmaza daha önce el atan idare başka olsa da, davanın açıldığı tarihte taşınmazı kullanan ve ondan yararlanan idare olmalıdır.


3- Ecrimisil Davası

Ecrimisil davası, Türk Medeni Kanunu’nun 995. maddesine dayanarak malikin iyiniyetli olmayan zilyetten, malını haksız olarak alıkoymasından dolayı uğradığı zararın tazminini talep ettiği bir davadır. Ecrimisil, malikinin rızası olmaksızın bir taşınmaz malın işgal edilmesi üzerine, mülk sahibinin işgal edenden isteyebileceği tazminata denir. Uygulamada ecrimisil, haksız işgal edilen taşınmazın kira karşılığı olarak kabul edilmektedir. Ecrimisil talebi malikin haksız zilyedin işgali sonucu bir zarara uğraması ve bunu ispatlaması koşuluna bağlıdır. Taşınmaza herhangi bir zarar verilmiş olması şart değildir. Sadece işgal edilmesi sebebiyle de malik ecrimisil talebinde bulunabilir. Nitekim taşınmazın işgal edilmiş olması malikin zarar görmesi için yeterlidir. Kamulaştırmasız el atmadan dolayı açılan ecrimisil davasının davacısı taşınmaz maliki, davalısı ise kamulaştırmasız olarak taşınmazına el atan idaredir. Ecrimisil kira bedeli olarak kabul edildiği için talep edilmesi TBK’nın 147. Maddesi gereği 5 yıllık zamanaşımına tabi olacaktır. Kamulaştırmasız el koyma halinde, ecrimisil davası tek başına açılabileceği gibi el atmanın önlenmesi veya kamulaştırmasız el atma davası ile birlikte de açılabilir.


Gayrimenkul hukuku taşınmazlara ilişkin olarak vatandaşların sahip olduğu ve olacağı hak ve yükümlülükleri işleyen hukuk dalıdır. Eşya hukuku ve idare hukuku ile inşaat sektörü ve zirai çalışmalara ilişkin bilgi sahibi olmayı gerektiren geniş bir alanı ilgilendiren gayrimenkul hukuku uyuşmazlıkları, konuya ilişkin olarak büyük bir profesyonellik ve deneyim gerektirir. Dal Hukuk & Danışmanlık olarak bilgi ve deneyimimiz ile özel hukukun birçok alanında olduğu gibi, gayrimenkul hukuku alanında da hak arayışı içerisinde olan müvekkillerimize hukuki destek hizmeti temin etmekteyiz.

© 2025                                                                                  

Dal Hukuk & Danışmanlık I Av. Kerimhan Dal 

  • LinkedIn
bottom of page