Türk Hukuk Sisteminde Yapay Zekanın Geleceği
- Av.Kerimhan Dal
- 14 Tem
- 7 dakikada okunur
Giriş
Gelişen yapay zekâ teknolojileri, hukuk da dahil olmak üzere her alanda dönüşümlere yol açmaktadır. Dünya genelinde mahkemelerden idareye pek çok alanda yapay zekâ uygulamaları konuşulmakta, hatta bazı ülkelerde “yapay zekâ hâkim” denemeleri yapılmaktadır. Bu durum, Türk hukuk sisteminde de yapay zekânın kendine nasıl bir yer bulabileceği sorusunu gündeme getirmektedir. Yapay zekâ, hukuki süreçleri hızlandırma, büyük veriyi analiz etme ve karar destek sistemleri sunma potansiyeline sahiptir. Öte yandan, hukukun temel prensipleri ve etik değerleri ışığında, yapay zekânın nerede ve ne ölçüde kullanılabileceği dikkatle değerlendirilmelidir. Bu makalede, Türk hukukçularının yapay zekâ ile ilişkisi, mevcut ve olası yasal düzenlemeler, yapay zekânın günlük hayat, ticaret ve ceza alanlarına etkileri ile hukuk sistemimizin değişen dünyaya uyum sağlama gereği ele alınacaktır.
Yapay Zekâ ve Hukuk
Hukuk mesleğinin icrasında yapay zekâ kullanımı, avukatlardan hâkim ve savcılara, noterlerden akademisyenlere kadar farklı roller için önemli kolaylıklar vaat etmektedir. Nitekim yapay zekâ uygulamaları sayesinde hukukçular gerekli bilgi ve verilere hızla ulaşabilir, ön işlenmiş veri setlerini tarayabilir ve hazır şablonlardan yararlanabilir. Örneğin, yapay zekâ destekli bir arama motoru binlerce sayfalık içtihatı saniyeler içinde tarayarak avukatın emsal kararları bulmasına yardımcı olabilir. Benzer şekilde, sözleşme hazırlama veya dilekçe yazımında YZ tabanlı araçlar tekrar eden rutin bölümleri otomatik üretebilir. Bütün bunlar, hukukçuların rutin iş yükünü azaltarak daha karmaşık hukuki meselelere odaklanmalarına imkân tanıyabilir.
Bununla birlikte, yapay zekânın hukukçuların yerini tamamen alması bugün için tartışmalıdır. Yapay zekânın sağladığı otomasyon, hukuki kararların insan yorumu ve takdir yetkisinin yerine geçemez. Özellikle yargı kararlarında ve savunmalarda insanî ve vicdanî inisiyatifin rolü büyüktür. Nitekim Türkiye Noterler Birliği’nin görüşüne göre, hiçbir teknoloji noterliğin (ya da genelde hukukçuların) yerini tam manasıyla alamaz; zira teknolojik araçlar vicdan ve takdir yetisine sahip değildir. Örneğin kanun hükümlerini ve olguları bir yapay zekâ algoritmasına ezberletmek mümkün olsada, uygun hukuki yorumu yapıp hakkaniyete uygun bir sonuca varmak için “hukukçu ruhu” gereklidir. Bu bakış açısı, yapay zekânın hukuki süreçlerde ancak bir yardımcı araç olabileceğini, nihai karar ve sorumluluğun insan hukukçuda kalması gerektiğini vurgulamaktadır.
Türk Hukukunda Yapay Zekâ: Mevzuat ve Düzenlemeler
Mevcut Türk mevzuatında yapay zekâya özgü özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Yapay zekânın gelişimi, hukuk sistemlerinde yeni kurallar ihtiyacını doğurmakla birlikte, şu ana dek Türkiye’deki yaklaşım mevcut genel hükümlerin yapay zekâ uygulamalarına tatbiki şeklindedir. Örneğin, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK), yapay zekâ sistemlerinin işlediği kişisel veriler bakımından temel çerçeveyi çizmektedir. Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği ve 36. maddesindeki hak arama hürriyeti, yapay zekâ uygulamalarının birey haklarına saygılı olması gerektiğini ortaya koyan temel normlardandır. Keza idare hukukunda İdari Yargılama Usulü Kanunu ve genel hukuk ilkeleri, idarenin tamamen otomatik sistemlerle karar almasının sınırlarını çizmektedir. Bu mevcut hükümler, dolaylı da olsa, yapay zekâ kullanımının hukuk düzeni içindeki sınırlarını belirlemeye çalışmaktadır. Örneğin, idarenin kararlarında gerekçe gösterme zorunluluğu, bir yapay zekâ sistemi kullanılsa bile insan denetiminin devre dışı bırakılamayacağı şeklinde yorumlanabilir.
Bununla birlikte, teknolojinin hızlı ilerleyişine karşı mevzuatın güncellenmesi zorunlu hale gelmiştir. 2020’ler itibarıyla birçok ülke yapay zekâ konusunda özel yasal düzenlemeler hazırlamaya koyulmuş, Avrupa Birliği bu alanda öncü bir adım atarak kapsamlı bir “AI Act” (Yapay Zekâ Tüzüğü) hazırlamıştır. Bu düzenleme, yapay zekâ sistemlerini risk seviyelerine göre sınıflandırıp yüksek riskli uygulamalara sıkı şartlar getirmekte, şeffaflık ve insan gözetimi ilkelerini zorunlu kılmaktadır. Türkiye de bu küresel gelişmelere kayıtsız değildir. 2025 yılı itibarıyla Türkiye’de yapay zekâyla ilgili kapsamlı bir yasa hazırlanması için çalışmalar sürmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ve Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nde uzmanlar, yapay zekâ etiği ve düzenlenmesi konusunda tasarılar üzerinde çalışmakta; “yapay zekânın etik kullanımı, kişisel verilerin korunması ve teknolojinin yasal denetimi” gibi konular yeni mevzuatta ele alınmaktadır. Henüz tasarı aşamasında olan bu düzenlemelerin, yapay zekâ kullanımının getirdiği belirsizlikleri gidermeyi, olası zararları önlemeyi ve teknolojinin faydalarından azami ölçüde yararlanmayı hedeflediği anlaşılmaktadır.
Türkiye’nin bu alandaki düzenleme çabalarında, uluslararası gelişmelere uyum önemli bir motivasyondur. Özellikle AB’nin Yapay Zekâ Tüzüğü’ne paralel bir yaklaşım benimsenmesi beklenmektedir. AB ile ticari ve hukuki ilişkiler çerçevesinde, Türkiye’nin de yüksek riskli yapay zekâ sistemlerinin kayıt altına alınması, denetleyici kurumların oluşturulması ve algoritmik şeffaflık sağlanması gibi konularda mevzuat uyumu sağlaması gerekecektir. Nitekim doktrin, AB düzenlemelerinin “Türkiye’nin bu yasaya adapte olmasını zorunlu kıldığı” yönündedir. Bu kapsamda, ilerleyen dönemlerde Türk hukukunda yapay zekâya dair özel bir kanun çıkarılması, bu kanunun yapay zekâ terminolojisini ve sorumluluk rejimini tanımlaması, yüksek riskli uygulamalara lisans/izin şartı getirmesi, yapay zekâ ürün ve hizmetlerine ilişkin sorumluluk hükümlerini netleştirmesi beklenir. Ayrıca, idare içinde yapay zekâ kullanımıyla ilgili ikincil mevzuat (yönetmelikler, genelgeler) ve sektörel bazda düzenlemeler de gündeme gelebilecektir.
Özetle, Türk hukuk mevzuatı yapay zekâ olgusuna uyarlanma sürecindedir. Halihazırda genel hukuk ilkeleriyle yürütülen alan, yakın gelecekte spesifik yasa ve yönetmeliklerle desteklenecek; böylece yapay zekânın geliştirilmesi ve kullanılmasında hem yenilikçiliği teşvik eden hem de birey haklarını koruyan bir denge kurulmaya çalışılacaktır.
Değişen Dünyaya Uyum: Hukuk Sisteminin Yol Haritası
Yapay zekâ çağında Türk hukuk sisteminin dinamik bir uyum sürecine girmesi kaçınılmazdır. Teknolojik gelişmelerin hızı karşısında mevzuatın proaktif ve esnek bir şekilde güncellenmesi gerekmektedir. Ne var ki, şu an için hukuk ile teknoloji arasındaki yarışta teknoloji bir adım önde gitmektedir; mevcut yasal çerçeve yeni gelişmeleri yakalamakta zorlanmaktadır. Bu nedenle, kanun koyucuların ve düzenleyici kurumların yapay zekâ alanındaki yenilikleri yakından takip eden, gerektiğinde geçici önlemler ve kılavuz ilkeler ortaya koyan bir tutum sergilemesi önemlidir. Örneğin, yapay zekâ sistemlerinin etik ilkeler ışığında geliştirilmesine dair yumuşak hukuk (soft law) araçları – etik kodlar, kılavuzlar, sektör tavsiyeleri – hızla devreye alınmalıdır. Nitekim OECD, UNESCO gibi uluslararası kuruluşlar, yapay zekâ etik ilkeleri konusunda devletlere yol gösterici çalışmalar sunmuşlardır. Türkiye de bu ilkelere katılım sağlayarak, yapay zekânın insan onuruna saygı, mahremiyetin korunması, hesap verebilirlik, güvenilirlik gibi değerlerle uyumlu gelişimini teşvik etmelidir.
Orta ve uzun vadede, hukuk sistemimizin kurumsal ve eğitsel altyapısının da yapay zekâ devrimine uyumlu hale getirilmesi gerekir. Öncelikle, yapay zekâ alanında uzmanlaşmış hukukçuların yetişmesi önem taşır. Sevindirici olarak, 2020’lerin ortalarından itibaren Türkiye’de bazı hukuk fakülteleri müfredatlarına “yapay zekâ hukuku” derslerini eklemeye başlamıştır. Bu tür girişimler, geleceğin hâkim, savcı ve avukatlarının dijital çağın gereklerine hazırlıklı olmasını sağlayacaktır. Meslek içi eğitimlerde de hukukçulara yapay zekâ okuryazarlığı kazandırılması; yapay zekânın nasıl çalıştığı, olası yanlılıkları, teknik ve hukuki limitleri konusunda farkındalık aşılanması gerekmektedir. Ayrıca yargı ve idarenin teknik kapasitesi güçlendirilmelidir: Mahkemelerde yapay zekâ destekli içtihat arama motorları, UYAP gibi mevcut altyapılara entegre edilebilir; idari karar süreçlerinde şeffaf algoritmalar deneme amaçlı kullanılabilir. Bu uygulamalar hayata geçirilirken her aşamada bağımsız etik kurulların denetimi ve pilot projelerle kademeli geçiş gibi yöntemler benimsenmelidir.
Hukukun yapay zekâya uyum sağlama çabasında en dikkat çekici tartışmalardan biri de yapay zekâya hukuki statü tanınıp tanınmayacağı meselesidir. Bugün için yürürlükteki hukuk, yapay zekâyı bir hukuk öznesi (hak ehliyeti olan varlık) olarak değil, hukuki işlemlerde kullanılan bir araç olarak görmektedir. Ancak ileri düzey otonom sistemlerin ortaya çıkmasıyla, bunların fail veya sorumluluk taşıyan bir özne olarak kabul edilip edilmeyeceği teorik bir soru olarak beliriyor. 2017 yılında Avrupa Parlamentosu tarafından hazırlanan bir raporda, yapay zekâya mevcut “gerçek kişi” ve “tüzel kişi” kategorilerinden ayrı, “elektronik kişi” adı altında özel bir statü tanınması önerilmiştir. Bu öneri her ne kadar tartışmalı olsa da, gelecekte hukuk sistemlerinin yapay zekâya nasıl yaklaşacağı konusunda ufuk açıcıdır. Türkiye’nin hukuki yaklaşımı da elbette kendi ihtiyaç ve değerlerine göre şekillenecektir; ancak küresel tartışmaları yakından izleyerek proaktif adımlar atması yerinde olacaktır. Örneğin, yapay zekânın neden olduğu zararlar için sigorta ve tazmin mekanizmalarının oluşturulması, yapay zekâ uygulamalarını sertifikalandıracak bir otoritenin tesis edilmesi, veya yapay zekâ gelişimini teşvik eden Ar-Ge muafiyetleri tanınması gibi politika araçları değerlendirilebilir.
Son olarak, hukukun üstünlüğü ve adalet ilkesi yapay zekâ çağında da rehberimiz olmalıdır. Yapay zekâ ne denli gelişirse gelişsin, hukukun nihai gayesi insan onurunu korumak, toplumsal düzeni ve adaleti tesis etmektir. Dolayısıyla yapay zekâ hukuk sistemi içinde bir araç konumunda kalmalı; onun ürettiği çıktılar her zaman hukuki denetime tabi olmalıdır. Hukukçu bakış açısıyla, yapay zekâ “nefes alan kanun” değil, “kanun uygulayan bir araç” olarak görülmelidir. Bu perspektif, teknolojinin imkanlarını kucaklarken insan hak ve özgürlüklerini de güvence altında tutmamızı sağlayacaktır.
Yapay Zekâ Noterlerin Yerine Geçebilir mi?
Özellikle noterlik gibi alanlarda yapay zekânın rolü yoğun biçimde tartışılmaktadır. Son yıllarda bazı çevreler, e-imza, yüz tanıma, blokzincir gibi teknolojilerle noterlik hizmetlerinin dijitalleştirilebileceğini öne sürmüştür. Ancak bu konuda yetkililer ve uzmanlar temkinli bir yaklaşım sergilemektedir. Adalet Bakanlığı ve Noterler Birliği temsilcileri, “hiçbir teknolojinin noterliğin yerini alamayacağı” görüşündedir. Zira noterlik işlemlerinde tasdik ve onay kadar, tarafların irade beyanını anlama, hukuki güvenliği sağlama ve gerektiğinde vicdani bir kontrol mekanizması olma fonksiyonu da vardır. Yapay zekâ, belge üzerindeki imzanın doğruluğunu veya bir evrakın sahte olup olmadığını teknik olarak analiz etse bile, işlemin hukukiliği ve tarafların haklarının korunması noktasında insan noterlerin üstlendiği sorumluluk ve güven unsuru göz ardı edilemez. Dolayısıyla yakın gelecekte yapay zekânın noterlerin tamamen yerine geçmesinden ziyade, noterlik işlemlerini dijital ortamda kolaylaştıran bir araç olarak destekleyici rol üstlenmesi muhtemeldir. Nitekim Türkiye’de e-noterlik uygulamaları ve dijital arşiv sistemleri gibi yenilikler, noterlerin yapay zekâ ve bilişim teknolojilerinden faydalanarak daha etkin hizmet vermesini sağlamaya başlamıştır.
Sonuç
Yapay zekâ, Türk hukuk sisteminde şimdiden etkisini hissettirmeye başlamış ve doğru yönetişimle büyük faydalar sunabilecek bir teknolojidir. Yapay zekâ, hukuk alanında yardımcı bir aktör olarak rutin işleri hızlandırıp kolaylaştırabilir, devasa bilgi yığınlarını anlaşılır kılarak hukukçulara destek olabilir. Ancak insan yargısının yerine geçmesi, vicdan ve takdir yetisini ikame etmesi mümkün görünmemektedir. Bu sebeple, yapay zekâyı hukuk güvenliği ilkesini güçlendirecek şekilde entegre etmek temel hedef olmalıdır.
Mevzuat cephesinde, Türkiye’nin kısa vadede yapay zekâya ilişkin boşluğu dolduracak yasal düzenlemeleri hayata geçirmesi beklenmektedir. Bu düzenlemeler hazırlanırken uluslararası iyi örneklerden ve özellikle AB mevzuatından istifade edilmesi, aynı zamanda Türkiye’nin sosyo-hukuki ihtiyaçlarının gözetilmesi gerekir. Birey hak ve mahremiyetinin korunması, şeffaf ve denetlenebilir yapay zekâ kullanımı, sorumluluk paylaşımının adilce belirlenmesi gibi konular kanun yapıcıların rehberi olmalıdır. Yapay zekânın hayatımızda artan rolü, ticaretten ceza hukukuna her alanda hukukçulara yeni sorumluluklar yüklemektedir. Hukuk camiası, geleneksel bilgi birikimini teknoloji okuryazarlığı ile takviye ederek bu meydan okumaya hazırlanmalıdır. Nitekim hukuk fakültelerinden yargı teşkilatına kadar her düzeyde değişim başlamış durumdadır; genç hukukçular yapay zekâ konusunda eğitilmekte, yargıda pilot projeler gündeme gelmektedir.
Sonuç olarak, yapay zekânın Türk hukuk sisteminde kendine yer bulması mümkündür ve kaçınılmazdır, ancak bu yer, insan unsurunun tamamen çekildiği bir yer olmayacaktır. Türk hukuk sistemi, yapay zekâyı bir fırsat olarak değerlendirirken risklerini de yönetebilen bir adaptasyon sürecine girmiştir. 2025 itibarıyla başlayan yasal düzenleme atılımları ve artan farkındalık, ülkemizin dijital dönüşüm çağında hukukun üstünlüğünü devam ettirme kararlılığının göstergesidir. Bu sayede yapay zekâ, hukukun aracı ve hizmetkârı konumunda, adalet idealine katkı sunan bir teknoloji olarak değerlendirilecek; hukuk devleti ilkesinden ödün vermeden yenilikçi çözümler üretmek mümkün olacaktır. Türk hukukçuları da bu değişimde kilit rol oynayacak, kendilerini geliştirerek ve etik değerleri rehber alarak, teknolojiyi adaletin emrine sunmaya devam edecektir.
Kaynakça:
Oğurlu, Yücel. “Dünyadan Örnekleriyle Mahkemelerde Yapay Zekâ Hâkim Uygulamaları: Hedefler ve Mevcut Duruma Dair Bir Değerlendirme.” Balıkesir Üniversitesi Hukuk Dergisi, cilt 1, sayı 1, 2024dergipark.org.trdergipark.org.tr.
Enerji Ekonomisi. “Yapay Zeka, Noterlerin yerini alamaz.”enerjiekonomisi.com.
Ayşe Balcı. “Yapay Zekânın da Hukuki Bir Statüsü Olabilir.” bil-ki.com, 08.07.2024bil-ki.com.
“Türk Hukukunda Yapay Zeka ve Mevzuatın Uyarlanması,” Resmî Rapor, TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, 2023